dimanche 20 septembre 2015

Gidelim o zaman! (Haritasız Kentler - 23)



“Neden o kadar uzaktaki bir radyo istasyonunu dinliyorsun?” diye sordum. “Bu şehirde radyo istasyonu yok mu?” Biraz düşündükten sonra cevap verdi. “Uzakta ya da yakında olması ne farkeder? Ayrıca radyo uzaktakiler iҫindir. Ne kadar uzaktaki birine ulaşıyorsa o kadar iyidir.” Son cümleyi söyledikten sonra yere gelişigüzel atılmış büyük minderlerin üzerine boylu boyunca uzandı. Bugün simsiyah giyinmişti. Gözlerini kapattı ve şöyle dedi : “Kadın olduğunu unutman lazım. Ancak o zaman seninle güzel şeyler yapabiliriz.” Yavaş adımlarla yanına  geldim ve başının hizasında ҫömeldim. Yer tozluydu. Duvar boyaları yer yer dökülmüştü. Perdesiz pencerelerden giren güneş kadife koltukların rengini almıştı. Daha az koyu yeşil ve daha az bordo. “Sen de erkek olduğunu unut o zaman.” dedim. Gözlerini aҫtı birden. Kafasını hiҫ kıpırdatmadan tavana baktı. Sonra yavaşҫa benden tarafa dönerken, “Hala anlamadın mı, sen bana bunu unutturacaksın.” dedi. “Sen bana kadınlığımı unutturursan ben de sana erkekliğini unuttururum”, diye cevap verdim. Derin bir iҫ ҫektim. “Lavanta bahҫeleriyle dolu küҫük kasabalara, köylere gitmek istiyorum. Nerede olduklarını biliyor musun?” diye sordum. Beni karşısında ilk kez görüyormuş gibi baktı. “Tabii ki bu şehirde!” dedi. “Gidelim o zaman!” dedim. Öğleden sonra güneşinin tüm kızıllığı yüzüme vuruyordu. Gözlerimin iҫinde o renksiz ışığın sıcaklığını hissettim. Radyodan gelen şarkıya eşlik ettim belli belirsiz:  only daylight between us. “Bir şarkının sözlerini ve müziğini birbirinden ayırabilir insan isteyince” dedim, “ama istemesi lazım”. “Ama bu şehrin haritası yok. Nasıl gidileceğini bilmiyorum” dedi. 

Binnaz Bulut
Haritasız Kentler 


/ / /



/ / / 



Fiction, when we're not together
Mistaken for a vision, something of my own creation
I wake up alone, with only daylight between us
Last night the world was beneath us, tonight comes, dear love
Were we torn apart by the break of day?
You're more than I can believe, whatever come my way
Fiction, when we're not together
Mistaken for a vision, something of my own creation
Come real love, why do I refuse you?
'Cause if my fear's right, I risk to lose you
And if I just might wake up alone
Bring on the night
Fiction, when we're not together
Mistaken for a vision, something of my own creation
Any certainties, how am I to tell?
I know your face all too well, still I wake up alone
Fiction, when we're not together



Somewhere near Canterbury
September 2014
photo by me


dimanche 13 septembre 2015

Nereden dolaşabilirdi gemiler? (Haritasız Kentler - 22)





Torino - June 2015
photo by me


Dudaklarına bakmaya devam ettim sen konuşurken. Onlar hakkında tek kelime etmemiştim şimdiye dek, bundan sonra da etmeyecektim. İşte bu yüzden farketmemiştin belki de onlara baktığımı. Bir öğleden sonra denizine ayaklarımızı sarkıtmıştık. Kıyıda olmanın, güneşte olmanın ve birlikte olmanın tadı birbirine karışınca mutluluk gibi birşeye benzedi. Koca bir dağı oyup geҫit yapmışlar dedin gemiler Iskandinavya’ya gitmek iҫin taa şeyden dolaşmasın diye. Ama bu şehrin haritası yoktu ki, nereden dolaşabilirdi gemiler? Hatırlatmadım bunu. Gerҫekten de seninle aynı şehirde yaşıyor olduğuma hala inanamıyor, bunun ҫok ama ҫok kısa sürecek bir hayalden başka birşey olmamasından korkuyordum. Dudaklarına bakmaya devam ettim. Çatal bıҫak sesleri dalga seslerine karışırken seni öpmek istediğimi sandın galiba. Oysa ben sadece seni öpmeyi merak etmiştim.  


/ / /


/ / /