dimanche 8 janvier 2012

Boyle bir insandan mahrum olusum


photo by Cinla Akdere (copyright)


/



/

Artik Maria Puder, yasamak icin kendisine kayitsiz ve sartsiz muhtac oldugum bir insandi. Bu his ilk anlarda bana da garip geliyordu. Bu yasima kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanin vucudu birdenbire benim icin nasil bir ihtiyac olabilirdi? Fakat bu hep boyle degil midir? Bircok seylere ihtiyacimizi ancak onalari gorup tanidiktan sonra kesfetmez miyiz?..

Ben de, o zamana kadarki hayatimin boslugunu gayesizligini sirf boyle bir insandan mahrum olusumda bulmaya baslamistim. Insanlardan kacisim, icimden gecenlerin en kucuk bir parcasini bile etrafima sezdirmekten cekinisim bana sebepsiz ve manasiz gorunurdu. Zaman zaman beni saran huzunlerin, hayat bikkinliginin bir ruhi hastalik alameti olmasindan korkardim. Bir kitabi okurken gecen iki saatin omrumun bircok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli oldugunu fark edince insan hayatinin urkutucu hicligini dusunur ve yeis icinde kalirdim. 

Halbuki simdi hersey degimisti. Bu kadinin resmini gordugum andan beri gecen birkac hafta icinde, omrumun butun senelerinden daha cok yasadigimi hissediyordum. Her gunum, her saatim, uyudugum zamanlar bile dopdoluydu. Bana sadece yorgunluk veren uzuvlarimin degil, ruhumun da yasamaya basladigini, icimde, haberim olmadan beklesen ustu ortulu derin taraflarin da birdenbire meydana cikarak bana fevkalade cazip, kiymetli manzaralar arz ettiklerini goruyordum. Maria Puder bana bir ruhum bulundugunu ogretmisti ve ben de onun, simdiye kadar rastladigim insanlar arasinda ilk defa olarak, bir ruhu bulundugunu tespit ediyordum. Muhakkak ki butun insanlarin birer ruhu vardi, ama bircogu bunun farkinda degildi ve gene farkinda olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini buldugu zaman ve bize, bizim aklimiza, hesaplarimiza danismaya luzum bile gormeden, meydana cikiyordu... Biz ancak o zaman sahiden yasamaya, - ruhumuzla yasamaya- basliyorduk. O zaman butun tereddutler, hicaplar bir tarafa birakiliyor, ruhlar birbirleriyle kucaklasmak icin, her seyi cigneyerek, birbirine kosuyordu. Butun cekingenliklerim yok olmustu. Bu kadinin karsisina her seyimi ortaya dokmek, butun iyi ve fena, kuvvetli ve zayif taraflarimla, en kucuk bir noktayi bile saklamadan, ciriciplak ruhumu onun onune sermek icin sabirsizlaniyordum. Ona soyleyecek ne kadar cok seylerim vardi... Bunlarin, butun omrumce konussam bitmeyecegini saniyordum. Cunku butun omrumce susmus, zihnimden gecen hersey icin: "Adam sen de, soyleyip de ne olacak sanki?" demistim. Eskiden her insan hakkinda, hicbir esasa dayanmadan, sirf mukavemet edilmez bir hissin, bir pesin hukmun tesiriyle nasil: "Bu beni anlamaz!" demissem, bu sefer bu kadin icin, gene hicbir esasa dayanmadan, fakat o yanilmaz ilk hisse tabi olarak: "Iste bu beni anlar!" diyordum...

Sabahattin Ali
Kurt Mantolu Madonna 




samedi 7 janvier 2012

Gercekten uykusu gelen bir adam

Saat elinde, uzun bir sure yine oyle hareketsiz kaldi. Sonra birden, kendinden gecmiscesine uykuya daldi. Gercekten uykusu gelen bir adami ele al, Esmé, ve bu adamin aklinin tum ye-te-nek-le-ri-nin yerinde kalmasi olasidir her zaman. 


J.S. Salinger 


Esmé icin - sevgi ve sefaletle