jeudi 10 avril 2014

Kendini Yaşamak








Istanbul - March 2014 - 
photos taken by Ҫınla Akdere

Deniz kenarına dizilen balıkҫı lokantalarından, denize en yakın olanına geҫip oturdular. Masa, ânında mezelerle donandı. “Ne iҫiyoruz?” sorusu, keyifli, kahkahalı gülüşlerle “Rakıı!!” olarak onaylandı. Bu arada ikisi de, kentli alışkanlığıyla, kollarındaki saatlerinden şortlarına, gömlerklerinden spor ayakkabılarına, saҫ tıraşlarından akşamın o saatlerinde hafiflemiş de olsa havanın iҫindeki dalgalanan, tıraştan sonra sürdürdükleri kokularına dek, hızla, kendileri bile farkında olmadan, birbirlerini gözden geҫirmiş oldular. Sonuҫ, ikisinin de parasal durumu aşağı yukarı aynıydı. Keyifleri bu bakımdan yerindeydi.
...
Okul anıları, hayatta neler yaptıkları, evlilikleri, ҫocukları vb konuşulmuştu. Pek keyifli bir sohbet havası vardı. Ama üҫüncü dubleye gelindiğinde, hafiften bir durağanlık, hafiften hafiften hüzne benzeyen, ama hüzün olmayan, sıkıntıya benzeyen, ama sıkıntı olmayan, karşısında, kendisini anlayacak, yaşam hakkında felsefesi olan birini bulmanın getirdiği, huzura benzeyen, ama huzur olmayan bir durumun gölgesi düşmeye başladı.

Kara yağız olan kalın seslisi, gülüğü zaman bile kara közlerinde gizlenmiş bir dolu sorunun verdiği sıkıntı sezilen, uzun uzun uzaklara baktıktan sonra, anlattıklarını sonuҫlandırdı:
“Yani azizim,” dedi, “sonuҫ olarak, kuyruğum sıkışmış durumda. Bankacılığı hiҫ sevmedim zaten. Sevmesem de, iyi bir bankacı oldum. Sadece iyi bankacı. Öylesine yoğun ҫalışmak zorunda kaldım ki, hiҫ kendimi yaşamaya, kendimce gönlümce bir yol ҫizmeye vaktim olmadı. Senin işin daha...”
“Yok!Benimkini da sayma. Biliyorsun ben akademiye gitmek istiyordum. Babam rahmetli işte... Mühendislik hiҫ benim işim değildi. O, müteahhitler, kalfalar, işҫiler... Çok zorlandım. İyi kazandım, rahat yaşadım. Ne var ki, zamanimı ҫok kötü harҫamış oldum”.

Nezihe Meriҫ


Gülün İҫinde Bülbül Sesi Var


*

*

Aucun commentaire:

Enregistrer un commentaire