///
Kumsalın bu kısmında kayalıklar
başlıyordu. İkisi de kararsızlık yaşamadan daldılar oraya. El yordamıyla
kayalardan destek alarak, bazen sıҫrayarak, bazen yavaş ve temkinli
hareketlerle ilerlemeye devam ediyorlardı. Dalgaların
ritmi hareketlerinin ritmi ile birleşiyor, tepelerinde küҫücük görünen ay bile onlara katılmak istiyordu kâh büyüyüp küҫülerek kâh parlayıp solarak. Becerebilse şakıyacaktı.. “Burası iyi, buraya oturabiliriz, sırtımızı
bile dayayabiliriz!” dedi Kit. “Olur.” dedi Liv, nasıl ҫıktıysa sesi öyle. Oturdular, sırtlarını arkalarındaki kayaya yasladılar. Deniz dalgalı ;
gecenin siyahı mavisiz ; rüzgar ise kuliste bekleyen ve sahneye ҫıktığında hic kimsenin
gözlerini kendisinden alamayacağından emin, ince yapılı ve güzel gözlü bir
dansöz gibiydi. Yanyana
oturdular. Birbirlerine değmiyorlardı. Kit, “ Belki de birinin düşleriyiz biz,”
dedi, “bir kış gecesi, camdan dışarı bakarken aslında olmak istedikleriyiz.” “Olabilir.”
dedi Liv, gözlerini kapatmış uzaktan gelen melodiyi daha iyi işitmeye, seҫmeye
ҫalışırken. “Belki o kişi kendini yalnız hissettiğinde bizi yazıyordur,” dedi,
“bilmiyordur ki biz gerҫeğiz.” “Neden olmasın…” diye yanıt verdi Liv. “Galiba
biliyorum, o piyano bu. O gün yüreğime işlemiş olan...” Tam o anda büyük bir dalga
önünlerindeki kayalığın ucuna ҫarparak patladı. Biraz ıslandılar. “Bu şehrin
haritası vardır, sanıyordur. Oysa ki yok.” dedi Kit karşılarındaki engin siyah boşluğa bakarak. “Gözlerini kapat ve piyanonyu takip etmeye ҫalış... hadi...” Kit
sessizce biraz bekledikten sonra elini uzattı Liv’e doğru. Gözleri kapalı
olduğundan farketmeyecek sandı. Liv de uzattı elini. Gözleri hala kapalıydı. Siyah
ve uzeri pırıl pırıl parlayan denizin önünde, parmakları belli belirsiz birbirine dokundu. Liv
sordu: “Ya bu anı hayatımızın sonuna dek unutamazsak?”
Haritasız Kentler
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire