jeudi 27 août 2015

İlk kez seni bırakıp gidemeyeceğimi hissediyorum (Haritasız Kentler 21)



“İҫimde bir mutluluk var ama nereden geldiğini bilmiyorum. Güneş ҫıktı, belki o yüzdendir diyorsun ama ondan değil, hissedebiliyorum. Hayır, herşeyi hissedemiyorum tabii ki. Peki sen neleri hissedebiliyorsun?” 

Kit sorumu duymamış, önümde yürümeye devam ediyordu. Monoloğu sonlandırdım. Yılların ağırlığıyla ezilmiş ve yüzeyleri ufalanmış kocaman taşlarla gelişigüzel döşenmiş upuzun yüksek bir duvar dibinde yürüyorduk. Onu yürürken arkadan izlemek ҫok hoşuma gidiyordu. Orada olduğumu bilmemesini, duvarlar boyunca onu gizli gizli arkasından takip etmeyi isterdim: 
geҫerken, duvar taşlarının arasından fışkıran dallardaki yapraklara elini degdiriyor mu; birinin onu izlediğinden kuşkulandığında önce usulca dinliyor mu yoksa aniden arkasına mı dönüyor; gürültülü belediye otobüsü yanında uzanan caddede tam karşıda göründüğünde, son sürat  yanından geҫmeden hemen önce, aniden önüne atlamak aklından geҫiyor mu? İҫimde bir mutluluk var Kit, evet. Haritası bile olmayan bu bilinmez kentte ilk kez, seni bırakıp gidemeyeceğimi hissediyorum. 







Photo by me. 
Title : “Bağlanmak (attachement)”


Knidos – July 2015

Si quelqu’un n’est pas n’importe qui, c’est bien vous



Le jour suivant
Objet: Emmi

Non, Emmi, vous n’êtes pas n’importe qui. Si quelqu’un n’est pas n’importe qui, c’est bien vous. Et surtout pas pour moi. Vous êtes comme une deuxième voix en moi, qui m’accompagne au quotidien. Vous avez fait de mon monologue intérieur un dialogue. Vous enrichissez ma vie spirituelle. Vous remettez en question, vous insistez, vous parodisez, vous vous opposez à moi. Je vous suis reconnaissant pour votre esprit, pour votre charme, pour votre vivacité, et même pour votre ‘mauvais goût’.

Daniel Glattauer

Gut Gegen Nordwind



My friend Maxime in Ankara 
June 2015 (photo by me)


/ / / 


/ / / 




vendredi 21 août 2015

Ne ҫare ki karısını seviyordu

Wilma öfkelenmekten hoşlanıyordu. Doyumu böyle sağlıyordu o. Ne ҫare ki karısını seviyordu. O korku ve hayranlığı da sevgisini artırıyordu. Pete o günden beri karısına üҫ kez Xanax vermişti. Bu onu korkutan üҫüncü olaydı. Yani ҫarşafların ҫamurlanması. Adam ҫay yapıp icinde bir değil iki tablet atmıştı. Ertesi sabah karısının ne kadar sakin olduğunu görünce rahatlamıştı.  Kocasını iyice  ezdiğine inanan Wilma’nın tüm bunlardan haberi yoktu ve o ilaҫ yüzünden Yugo arabasıyla Nettie’nin evini kapısından iҫeriye dalarak intikam almaktan vazgeҫtiğini de bilmiyordu. Tabii Wilma, Nettie’yi tümüyle unutmamıştı. Çarşafları ondan başkasının ҫamurlamış olabileceğiyse aklına bile gelmiyordu. Yeryüzünde hiҫbir ilaҫ bunları sağlayamazdı. 

Stephen King 
Ruhlar Dükkanı 


Agustos 2015 - Gümüşlük 

///


/// 

dimanche 16 août 2015

Arzuladığı adamı, suyun bataklığa sızması gibi, yavaşҫa ele geҫirir







Ordu – Perşembe – Çeşmeönü

Ağustos 2015
(photo by me)



Ve birkaҫ yıl sönra Louis Aragon, Nancy’yi anlatan bir metinde (Le Con d’Irène), “arzuladığı adamı suyun bataklığa  sızması gibi yavaşҫa ele geҫiren” bu kadının dünyasına nasıl kapılıp sürüklendiğini şöyle anlatacaktır:

Kendini hiҫbir hazdan yoksun bırakmaz. Başkalarını da sevmez. Başkalarını hiҫbir zaman sevmemiştir. Çocukluğundan bu yana başkalarının ona düşman olduğuna inanmıştır. Onları, durdukları yerde unutur bazen. (...) Ağır ve hırҫındır. Tepeden bakar. Annesi işine karıştığında bakışları sertleşir. Erkekleri düşünür hep. Tüm zevkleri düşündüğü gibi. Erkeklerin sertliğine ve güzelliğine karşı duyarlıdır. Kolay değildir, gövdesini de örseletmez kolayca, ama iffetinden değil. Herkesle yattığı söyleniyor. Doğru degil bu. Uzun süre arzusunun iz bıraktığı erkegi özler. Öyle ansızın vermez kendini, fantaziden hoşlanmaz. Arzuladığı adamı, suyun bataklığa sızması gibi, yavaşҫa ele geҫirir.

Nedim Gürsel

Aşk Kırgınları