mardi 19 mars 2013

Bir duvar nasıl ses çıkarırsa işte onu duymak için



Paris 2013 
Rue du Chat qui Pèche  
Quartier Latin 
photo by Isil Erol


//


//

Duvardaki Su


yürüyüş iyi gelir
oturur biraz, dinlenir gibi
duvarları dinler
bir duvar nasıl ses çıkarırsa
işte onu duymak için


            gençken neler yapardı
            günleri birbirine eklerdi
            biri birine benzemezdi hiç
            kentler geçerdi hayatının içinden
            giderdi, geçer giderdi


ayaǧa kalkar
birşey arar, bulur
birşey daha arar
bulur onu da
diǧer odaya geçerken tam
birden görür
duvarda çarptıgı yerden
ince bir su sızar


    yaklaşır ve dokunur suya
    soǧuk. başka- o kadar.
    kafası hızasında çatlak
    üç gün, beş gün, on gün
    bekler. su usulca akarken
    bir yıl bir hafta bir gün

            
            eskiden bekleyemezdi
            bilmek isterdi hemen
            sorardı ısrarla tekrar
            cevapları bulana dek
            sanki acelesi vardı


birgün karar verir
başlar kazmaya çatlaǧı
aynı incecik, soǧuk
tam çarptıgı yerden
su devam eder gelmeye
kazdıkça kazar
     
      o günleri düşünürdü
         geçmişi anar dururdu 

         şimdi onu çaǧırsalar
         hep geçmişten gelirdi
         bazen geç gelirdi
         onu çaǧıranlar
         çoktan gitmiş olurdu
  
        
kazdıkça uzar tünel
yol boyu suyu dinler
duvarın içinden geçer,
gider, geçer gider
su bir iplik gibi uzar
kopmaz, devam eder,
duvardaki suyu izler


Çınla Akdere
28 Aǧustos 2009
   Paris



Aksam gozlu esmer




Annem agustos sonlarinda bana okula bir mektup yazmisti,bir yerinde laf arasinda soyle diyordu: "Buraya cok garip bir adama geldi." Bir sonraki mektubunda da soyle diyordu: "O garip adamain adi Bayardo San Roman; herkes onun cok hos biri oldugunu soyluyor ama ben onu daha gormedim." Hic kimse onun kasabaya ne yapmaya geldigini bir turlu ogrenememisti. Dugunden kisa bir sure once, bunu ona sorma istegine karsi koyamayan birine su yaniti vermisti: "Koyden koye dolasarak evlenecek birini ariyorum." Bu dogru olabilirdi; ama daha baska bir yanit da verebilirdi, cunku oyle bir konusma tarzi vardi ki, bir sey soylemekten cok, gizlemeye yariyor gibiydi. 

Kirmizi Pazartesi 
Gabriel Garcia Marquez 


//
//

dimanche 17 mars 2013

Kimseler aşık değilmi bu şehirde?







photo by Anna Knight

ADA 


Bir kıyıdan baktım dünyaya

Ellerimde tuz avcumda sedef avcumda sedef

Bir mavilik bir açıklık özgürlük hasreti yüreğime vuruyor

Nerede nerde insanlar


Dünyayı güzellik kurtaracak 

Bir insanı sevmekle başlayacak herşey



O üzüntü birden gelir 

Yağmurlu havalrda havalarda

Yeniden kurarım ben dünyayı
Kederlerden Kederlerden
Kimseler aşık değilmi Bu şehirde



Dünyayı güzellik kurtaracak 

Bir insanı sevmekle başlayacak herşey



Hava martılar

Işıklı şehir sarhoş ediyor beni

Yosun kokusu hilesiz kucaklamak istiyorum
Kucaklamak dünyayı şehri ve seni



Dünyayı güzellik kurtaracak 

Bir insanı sevmekle başlayacak herşey


Zulfu Livaneli 
Ada

Optu beni







Istanbul - Princes' Islands - 
December 2010 
photos by Clément P.

...

5

Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
 

6
Öptü beni : «— Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» — dedi.
«Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» — dedi.
«İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
«körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» — dedi...
 

...

Nazim Hikmet Ran 

Rubailer 
Birinci Bolum
1945-46


//


//

mardi 5 mars 2013

Yildizlara bakmam gerek



Yildizli guzel gecelerde, Bay Palomar, soyle diyor: - Gidip, yildizlara bakmam gerek-. Gercekten de: - gerek, diyor, cunku savurganligin her turlusunden tiksiniyor ve elinin altindaki bunca yildizi bosa harcamanin dogru olmadigini dusunuyor. "Gerek", diyor, cunku yildizlara nasil bakilmasi konusunda fazla deneyimi yok, bu siradan eylem, hep belirli bir caba harcanmasini gerektiriyor. Ilk zorluk, bakisinin hicbir engelle karsilasmaksizin ve elektrik isiginca rahatsiz edilmeksizin, gokkubbenin tumunu kavrayabilecegi bir yer bulmak: Ornegin cok alcak bir kiyida issiz bir kumsal. Zorunlu bir baska kosul da yanina bir gokyuzu haritasi almak, harita olmayinca, neye baktigini anlayamiyor: ama ikide bir haritayi nasil yonlendirecegini unutuyor, once, oturup yarim saat haritayi incelemesi gerekiyor. Karanlikta haritayi gorebilmek icin bir de el feneri tasimasi gerek. Gokyuzu ile harita arasinda, sik sik yapilan karsilastirmalar, feneri yakip sondurmesini zorunlu kiliyor ve bu isiktan karanliga gecislerde, hep gozleri kamasiyor, her seferinde gorusunu yeniden ayarlamasi gerekiyor.

Bay Palomar

Italo Calvino





(photos by me - Alacati - Izmir - 2012) 



//





//