Özlüyorum. Hiҫ görmediğim, adını bile bilmediğim birini özlüyorum. Bu
şehre geldim, onu bulmaya. Gelir gelmez de ilk yaptığım, her şehre varır varmaz
yaptığım gibi, turizm danışma bürosuna gidip şehrin haritasını sormak oldu. Şehrin
haritası olmadığını öğrendiğimde ҫok şaşırdım. “Peki o zaman onu nasıl
bulacağım?” deyivermişim belli belirsiz fısıdayarak, gişedeki bayan söyledi,
farkında bile değildim. Elimdeki kağıttta gideceğim yere dair bir tarif vardı,
adres değil: gardan ҫık, sahil boyunca yürü, karşı tarafta turuncu duvarlı binayı
görünce karşıya geҫ, yanından geҫip şehre doğru yürü, solunda mor duvarlı
binayı görünce altındaki züccaciyeciye kırmızı duvarlı binayı sor, kırmızı
binayı bulunca olduğun yerde dur, arkanı dön, gördüğün mavi boyalı binanın
üҫüncü katına ҫık, sağındaki kaverengi kapılardan üzerinde kapı tokmağı olan
daire. Bu üstünkörü tarifin yazılı olduğu katlanmış kağıdı
aldığımda, iҫine hiҫ bakmaksızın cebime attığıma pişman olmuştum. Danışma bürosunun gişesinden cam
kapıya doğru yavaş adımlarla yürürken hala haritası olmayan bir şehirde
yaşayacağıma inanamıyordum. Kapıyı dışarıdan kapattıktan sonra, tam karşıda, iki
şeritli otoyolu geҫtikten sonra varılan sahilde, yüzü bana dönük olarak elinde pankart tutan birini gördüm. Pankartta şöyle yazıyordu “Beni bulmak iҫin
şehrin haritasına ihtiyacın yok, ben burdayım Liv!”
Binnaz
Bulut
Haritasız
Kentler
"Dans l'horloge de Musée d'Orsay"
photos taken and named by me
Musée D'Orsay
July 2014 - Paris
///
///
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire