vendredi 1 juillet 2011

Kiymali-camli mantilar

Yagmur iyice hizlandiginda yerinden kalkti, uyusuk adimlarla mutfaga gitti. Iste o zaman, orada gordu cam cay kasiklarini. Cam cay kasiklari, sadece misafir geldiginde cikartilirdi fiyonklu kadife kutularindan. Misafir gelmedigi gunlerde cocuk, cayini kolayca egilip bukulen teneke cay kasiklariyla karistirirdi. 
Mutfak tezgahina tutunup, yakindan bakti cam kasiklarina. Bunlari daha evvel gormemisti. Kasiklarin tepesinde koyu camdan, ufacik kelebekler vardi. Isteseler, her an kanatlanip ucabilirlerdi sanki. Ama nedense ucmaya niyetleri yok gibiydi. Hemen yan tarafta, ickerine gazete kagidi serilmis iki kocaman, yusyuvarlak tepsi vardi. Manti pisirecekti kadinlar. Kucuk kucuk hamur karelerinin ortasinda, pembe pembe et topaklari duruyordu. Henuz kapanmamaisti manti karelerinin agizlari. Ama nedense konusmaya niyetleri yok gibiydi. 
Cocuk once kelebeklerin kanatlarini teker teker koparip bir kenara ayirdi. Sonra, cam cay kasiklarini havana koyup, bir guzel ezdi. 
Catir catir kirildi camlar. Parmaklarini kesmemeye gayret ederek, her bir cam kirigini, bir pembe etin ortasina yerlestirdi. Susuz kalmis toprak yagmur damlalarini nasil istahla emerse, mantilar da aynen oyle yutuverdi cam kiriklarini. Goz acip kapayincaya kadar, butun cam kiriklari kaybolmustu et toplarinin icinde. Oyle ki, iyice yaklasip dikkatlice bakilmadikca, hicbir tuhaflik sezilmiyordu ortalikta. Kiymali-camli mantilar, pisirmeye hazirdi. Cocuk mantilarin agizlarini kapatmaya gerek duymadi. Kim actiysa, o kapatirdi. 
Bunu niye yaptigini bilmiyordu. Ama ne yaptiginin farkindaydi, neler olabileceginin de. Istese olacaklari durdurabilirdi. Hemen simdi salona donup, epeyce acikmis kadinlara mantiyi yememelerini, yoksa dillerinin kanayacagini soyleyebilirdi. Kimsenin dili kanamasin diye, bu cinnetaver ugultuyu hemen simdi susturabilir, kendi kendini gammazlayabilirdi. 


Elif Safak
Mahrem







Aucun commentaire:

Enregistrer un commentaire